29 Ocak 2012 Pazar

Beni Böyle Sev Seveceksen (II)

Esengül Özel Ders Veriyor

Esengül, Cumhuriyet Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yapıyor üç yıldır, fakat her öğretmen gibi o da, geçim sıkıntısı çekiyor. Emekli bir babası, ev hanımı bir annesi, liseye giden tembel ve iğrenç bir erkek kardeşi var. Esengül, ailenin ekonomik bütün yükünü sırtlandığı için, bu yükü hafifletmek adına zengin ailelerinin tembel ama biraz çalışsa iyi not alabilecek çocuklarına özel ders veriyor. Bu çocuklar arasında sosyetenin ünlü Bazman ailesinin küçük kızları Derin de var.

Esengül: “Dahi” anlamına gelen -de eki her zaman ayrı yazılır, tamam mı? Derinciğim anladın, değil mi?
Derin: Anladım hocam.
Esengül: Peki, Derinciğim ünsüz benzeşmelerine bakalım biraz da, ünsüz benzeşmesi nedir?
Derin: Şey… Hocam, sert sessizle “p, ç, t, k, f, h, s, ş “ ile biten kelimenin sonuna gelen ekin ilk harfini kendine benzetmesidir. Mesela fıstıkçı şahap’tan da anlayabiliriz.
Esengül: Of! Baya yorulduk değil mi?
Derin: Evet, hocam
Esengül: Ara verelim mi?
Derin: Valla iyi olur hocam.
Esengül: Kısa bir sigara molasından sonra, kaldığımız yerden devam ederiz o zaman.

Esengül, çantasından sigara paketini çıkarır, fakat sigara paketi boştur. Kendisine çok kızar.
Esengül: Hay aksi! Sigaram bitmiş
Derin: İçeri bakayım isterseniz, hocam içeride vardır.
Esengül: Yok çok da önemli değil Derinciğim, sağol…

Esengül’ün sigarasının bitişi, aynı zamanda ilişkimizin bitişi olarak da algılayabilir miyiz, sevgili okur?

Nuri Bazman

Derin Bazman’ın iğrenç abisi. Nuri Bazman sosyetik camianın bir numaralı playboyu. Aslında onu, bu satırlarda yerden yere vurmak lazım ama neyse delikanlılık biz de kalsın. Nuri Bazman’ı hikâyenin ilerleyen bölümlerinde daha yakından tanıyacağız ve daha çok nefret edeceğiz. İsterseniz koca bir sayfayı Nuri Bazman’a ayırmayalım.

Nuri Bazman, tüm iğrençliği ile altın kaplama sigaralığını, hayatımın anlamı Esengül’e uzattı.

Nuri: Buyrun, buradan yakın.
Esengül: Sağolun, teşekkür ederim.
Nuri: Rica ederim.

Esengül, alma o sigarayı! Olamaz aldı, o lanet adamın sigarasını. Ne yaptın sen Esengül?

Esengül’ün o sigarayı alması bizim kaçınılmaz sonumuzu hazırladı, belki de. “Ne olacak? Alt tarafı bir sigara aldı adamdan” diyebilirsiniz ama ben öyle düşünmüyorum. Ve şarkıya başlıyorum:

Küçük bir aşk yetiştirdim/Düzene yenik düştü/Ben sigara dumanının altında/Yana yana en sonunda kül oldum/Sen kibritin hiç yanmayan ucunda/Birinin hayatından geçmiş oldum…”

Nuri Bazman adisinin saldırıları bitmiyordu, altın kaplama sigaralığından sonra, arka cebinden görgüsüzlük simgesi yine altın kaplama mutfak çakmağını çıkardı.

Derin: Hocam izninizle, ben tuvalete gitmek istiyorum.
Esengül: Tabii ki, Derinciğim gidebilirsin.
Nuri: Git tabi!  Tuvalet önemlidir. İnsanın aklının en iyi çalıştığı yer sonuçta.

Nuri, kardeşinin tuvalete gitmesinden sonra hemen Esengül’e yanaşmaya ya da kaba tabirle ona asılmaya başlamıştı.

Nuri: Esengül Hanım! Ya da ne hanımı? Sana direkt Esengül demek istiyorum.
Esengül: Ben hanımı tercih ederim ama…
Nuri: Ya bırak şimdi resmiyeti! Sana direkt sen demek çok hoşuma gidiyor.
Esengül: Sizi ciddiyete davet ediyorum Nuri Bey.
Nuri: Bana resmi yazışma dili ile konuşma, çok itici oluyor. Ama sana iticilik de çok yakışıyor, biliyor musun? Maddi durumun kötü di mi Esengül? Ondan özel ders veriyorsun?
Esengül: Bu sizi hiç ilgilendirmez Nuri Bey.
Nuri: Sana reddedemeyeceğin bir teklifte bulunacağım, benimle tek bir gece karşılığında 30.000 dolar.
Esengül: Kendinize gelin, Nuri Bey iğrençleştiğinizin farkındasınız değil mi? Size şiddet uygulamadan lütfen gider misiniz?
Nuri: Tekrar bir düşün istersen teklifimi!

Bu adam nasıl bir insan ya! Sen nasıl benim sevdiğim kişiye ahlaksız teklifte bulanabilirsin? Peki Esengül, bu ahlaksız teklifi kabul etti mi dersiniz?  Ama içimde kötü bir his var, be sevgili okuyucu. Tamam ya kes! Bundan sonrasını anlatmak içimden gelmiyor. Of! Çok dertlendim.

Ferdi Ünlü Olma Yolunda

Az önce biraz sert çıktım, farkındayım ama ne yapayım? Canımız sıkkın, şu hayatta bir belimizi doğrultamadık ki.  Ne doğru dürüst bir işimiz oldu, ne de paramız.  Ondan sonra, arabesk dinleyince kıro oluyoruz, bilmem ne oluyoruz. Bu ekonomik durumumla Kenan Doğulu, Serdar Ortaç dinleyip bir yerlerimi mi yırtayım? Sen söyle, sevgili okuyucu.

Hidayet: Abi gazeteyi okudun mu?
Ferdi: Yok, okumadım Hido. Gazete okumuyorum, canımı sıkıyor.
Hidayet: Abi Kanal 66 şarkı yarışması düzenliyormuş.
Ferdi: Lan bıkmadı şu kanallar şarkı yarışması düzenlemekten. Kim düzenliyormuş, Acun mu?
Hidayet: Evet abi, nereden bildin? Ama bu diğerlerine pek benzemiyor.
Ferdi: Nasıl benzemiyor lan! Aynı format değil mi? Birileri şarkı söylüyor, hatta jürideki şarkıcılardan bile daha iyi söylüyorlar. Ama oradaki jüri hiçbir şeyi beğenmiyor. Böyle değil mi format?
Hidayet: Abi nereden bileyim. Ama jüride kim var biliyor musun?
Ferdi: Hülya Avşar.
Hidayet: Orhan Gencebay! Baba jüride!
Ferdi: Vallaha mı ya? Ya bilmiyorum Hido, ben öyle meşhur olma derdinde değilim biliyorsun. Amatör şarkıcılık benim daha çok hoşuma gidiyor.
Hidayet: Abi bir kez daha düşün, bu sefil hayattan yırtabilirsin belki bu yarışma ile.
Ferdi: Hido, bilmiyorum gerçekten, hem müzik piyasasının durumunu biliyorsun. Böyle bir piyasaya albüm getirmek istemiyorum, anlıyor musun? Ben korsandı, mp3’tü uğraşamam. Henüz Facebook’ta paylaşılmaya hazır değilim.
Hidayet: İyi abi sen bilirsin, ama aklında bulunsun atmayacağım, bu formu tamam mı?
Ferdi: Eyvallah.

-İkinci Bölümün Sonu-
Can Öktemer

Hiç yorum yok: