26 Nisan 2011 Salı

Sevag ve Uğur sağ olamadıktan sonra…

24 Nisan günü, 25 yaşındaki Sevag Şahin Balıkçı, Batman Kozluk’ta “şehit” düştü… İlk çıkan haberler “kimliği bilinmeyen bir arkadaşıyla şakalaşırken kaza sonucu ateş alan silahtan çıkan kurşun”la öldüğü… Kimliği bilinmeyen… Arkadaş… Şaka… Ateş alan silah…

- Kimliği bilinemiyorsa arkadaşı olduğu ve de şakalaştıkları nasıl biliniyor?
- Şakalaştıklarını anlamış olmak için, Sevag öldüğüne göre ya ateş eden “arkadaş”ın ya da yakından gören bir tanığın bunu söylemiş olması gerekmez mi? O zaman nasıl bu “arkadaş”ın kimliği bilinemiyor?
- Silah, şakalaşılacak kadar basit bir oyuncak mıdır sadece?

Bu soruların cevabını TSK’dan alamayacağımızı tabii ki de biliyoruz. Meselenin bir şakalaşmaktan ibaret olamayacağını da… Kaldı ki, daha sonra TSK “doldur boşalt yapılırken vurulduğu”yla ilgili bir açıklama getirmiş ailesine… “Eğitim zayiatı” olmuş Sevag… Bir zayiat olmuş kara gözlü Sevag*… Bunu “eğitim zayiatı” gibi askeri terimlerle açıklamak mı dindirecek ailesinin, yakınlarının ve bizim gibi bu acıyı yüreğinin en derininde duyan insanların acısını? Biz buna “eğitim zayiatı” demeyiz, askerken öldü(rüldü) diye “şehit” de demeyiz, biz buna “bok yoluna gitti” deriz!


Aynı gün, bir başka haber geliyor Iğdır’dan… Orada askerliğini yapan Uğur Pamuk adındaki, 22 yaşındaki Kürt genci “intihar” ediyor. İntihar eden gencin cesedine bir bakıyorlar, kurşun enseden girmiş ama TSK raporunda değişen bir şey yok: “Uğur Pamuk intihar etti”…

Vatan sağolsun diyorlar… Sevag ve Uğur sağolamadıktan sonra hangi vatan, neden sağoluyor? Yetmedi mi bu kadar kayıp? Ölülerinin kanıyla mı bereketleniyor bu topraklar? Yetmedi mi bu kadar kan? Kazdığın yerden toplu mezarlar çıkan toprakların üzerinde yaşamak ve her geçen gün o toprağa bir HİÇ uğruna bir can daha gömmek yetmedi mi?

Kim, neyle yerini doldurabilir evlat acısının? “Şehit” maaşıyla yerini doldurduğunu sanan TSK hesap verebilir mi bu acıyı yaşayanlara? Neyin hesabından bahsediyoruz ki zaten? Hesap vermek, insanların vicdanını rahatlatmak gibi bir dertleri mi var? Vicdanı olmayanlardan ya da Hrant Dink’in dediği gibi “taşlaşan vicdanlar”dan bahsediyoruz… Canınız yanmış, kime ne?

Sevag ve Uğur yoklar artık… “Şehit”ler… Askerler taşıyacaklar cenazelerini, belki Türk bayrağına da saracaklar… Keşke bilseler onların varlığının değil, aslında hep “yokluklarının Türk varlığına armağan olduğunu”.** Kısacası Yılmaz Odabaşı’nın dediği gibi,

"… Bayrakları bayrak yapan: bayrak imalatçılarıdır...
Toprak, eğer uğruna ölen varsa: utanmalıdır…"

*Sevag Ermenicede “kara göz” anlamına gelir
** Arat Dink

Tamar Nalcı

24 Nisan 2011 Pazar

24 Nisan...

Kimden okuduğumu hatırlamıyorum ama Nisan'ı çok güzel tarif ediyordu: "Nisan'da her gün ayın 24'ü" diye... Üstüne söylenecek çok şey var ama hele bir helallaşalım önce, ölüler gerçekten gömülsün, yaralılar yaslarını tutsunlar da konuşacak vaktimiz bol nasılsa... Bu yüzden bugünlük sözü, 96 yıl önce bugün tutuklandıktan sonra şair ve yazar arkadaşlarıyla korkunç bir şekilde öldürülen Taniel Varujan'a bırakayım:

Dünyayı Takdis

Dünyanın doğu tarafında

Barış olsun.

Tarlanın apak çığırları

Kan değil, ter aksın

Ve çınlarken akşam çanı

Eğilsin herkes takdise…

Dünyanın batı tarafında

Bereket olsun.

Her yıldızdan çiy yağsın

Her başaktan altın saçılsın,

Ve koyunlar tepelerde otlarken

Filiz, çiçek bitsin yerden…

Dünyanın kuzey tarafında

Bolluk olsun.

Buğdayın altın denizinde

Yüzsün daima orak, tırpan,

Buğdayin tanelerinin geniş ambarı açıldığı zaman

Mutluluk sarsın dört yanı.

Dünyanın güney tarafında

Ağaçlar meyveye dursun.

Peteklerden ballar damlasın

Kadehlerden şarap aksın

Ve gelinler yoğururken ak ekmeği

Söylensin aşk şarkıları...


Emre Can Dağlıoğlu

11 Nisan 2011 Pazartesi

Ortaçgil, Her Zaman Ki Gibi…

2003 yılında çıkardığı “Gece Yalanları” adlı albümünde sonra uzun bir sessizliğe gömülen Bülent Ortaçgil, yıllar sonra yeni albümü Sen ile, tekrar biz, dinleyenleriyle buluştu. Ortaçgil, uzun zaman önce melankolik kentli adam figüründen sıyrılıp inzivaya çekildiği Bozburun’da kendisiyle yüzleşen ve hayatı sorgulayan bilge adam figürüne geçmişti. Uzun zamandır İstanbul’daki karmaşadan, trafikten vs. kaçarcasına uzaklaşan Ortaçgil, Bozburun’da deniz-tekne derken kendini dinlemiş, huzura ermiş. Bu huzura eriş, bütün albüme sirayet etmiş. Albümde, genel bir huzur ve mutluluk hissiyatı var. Aynı zamanda, Ortaçgil, çekirdek kadrosunu bu albümde de korumuş. Bas gitarda Gürol Ağırbaş, davulda Cem Aksel ve klavyede Baki Duyarlar, geçmiş albümlerde olduğu gibi Ortaçgil’e eşlik ediyorlar. Albümün, geçmiş albümlere göre en büyük farklılığı, Ortaçgil’e eşlik eden yaylı grup olmuş. Yaylılarla yapılan bu orkestrasyon düzenlenmesi, albüme çok yakışmış. Albümün sözleri ise her zamanki Ortaçgil titizliğinde. Sözlerde yoğun bir deniz sevgisi hakim ya da “Kaçın kurtarın kendinizi metropol boğuculuklarından, biraz deniz biraz sessizlik, hepimize iyi gelir” diyor, Ortaçgil.

“Hiç Canım Yanmaz” parçası gibi deniz kıyısına oturup taş kaydırarak bize hayatımızı sorgulatıyor ya da “Denize Doğru” parçası gibi “Çözdüm/her şey çok basit/denize doğru” diyerek bize abi nasihatinde bulunuyor.

“İsteğini Yap” parçasında ise yukarıda bahsettiğim bilge adam figürü ön plana çıkarak, “Sana bir şey söyleyeyim mi?/büyük aşk yoktur/aşklarını büyütebilen insanlar var/isteğini yap çok geç kalmadan/her şey bitmenden” diyerek hayatın sırrını veriyor aslında.

Albümün dördüncü parçası, “Sen Sorumlusun” ise (benim kişisel favorim) eski Ortaçgil albümlerinin tadına en çok yaklaşan parça olmuş. Melankolik aşk acısı yaşayan kentli adamın hallerini anlatıyor: “Sokaklara/apartman girişlerine/kapılara/market çıkışlarına/yolda kirlenmiş araba camlarına/adını yazdım/ama sen sorumlusun.”

“Acıtır” parçası ise ayrılık acısını anlatıyor, sözler her zaman ki çok vurucu: “Hoş geldin değil/hoşça kal acıtır/yudum yudum biriktirmişiz/biri çarpıp dökmüşse ve artık dolmuyorsa acıtır.”

“Adalar” parçasında ise “Of denizin üzerinde süzülmek gibisi var mı ya?” diyor Ortaçgil ve bize bu güzelliği şöyle anlatıyor: “Gittik gittik denize açıldık/rüzgarlara bindik taşındık/dökülmüş üstüme bir kova yakamoz yıldızlı hem yaldızlı/ay ışıklı bir öykü de başroldeyiz.”

“Telefon” isimli parçada, günümüzün telefon bağımlığı ile aşkın yarattığı bağımlığı anlatmış: “Çağ başka bir çağ/en gerekli şey sensin/aşksız kalırım ama sensiz kalamam.”

Albümün en vurucu ve belki de en kişisel Ortaçgil parçası “Ayrıntılar” da derin bir ömür analizi ve orta yaşla gelen pişmanlıklar ile hesaplaşmalar ön planda: “Beklentiler var yaş elli/hayat sürgit değil/sonu başından belli/yaşadık ve öğrendik her şey başka şekilde.”

Dokuzuncu parça olan “Niçin” parçası, 1969 yılında yazılmış bir parça ama bir albümde yer alması 2011’i bulmuş. Albümün en neşeli ve en hareketli parçası olmuş: “Sıcak gün ve güneş işte/İnsanlar oturuyor/yemyeşil ağaçlar ve çiçek/insanlar susuyor/nazlanma sen ver ellerini.”

Son parça “Sen/BEN” ise albümün müzikal olarak en sade parçası… Bir el çıtlatması ile söylenmiş ve parça bütün dinleyenlerin kafasını karıştıracak bir biçimde, Ortaçgil’in “Hoşçakalın” sözü ile bitiyor. Umarım bu “Hoşçakalın” sözü sadece bu albümlüktür. Bir Ortaçgil seven olarak yenilerini hasretle beklerim açıkçası.

Can Öktemer

Yıldızların Altında (V)

Galakside büyük bir savaş başlamıştır. Bir tarafta yıllarca halka zulmetmiş şeytani imparatorluk, diğer tarafta özgürlük isteyen cumhuriyet… İmparatorluk binasının önü, kan gölüne dönmüştü. Lazerler ölüm saçmaktadır. Uzayda buradan farklı değildir. Patlayan gemiler ve ölüm çığlıkları, derin sessizlikteki uzayda kıyamet havası yaratmıştır.

Ayhan Skywalker, kendinden beklenmeyecek bir şekilde kahramanlıklar yapmaktadır. Bir sürü imparatorluk filosunu tek başına çökertmiştir. Darth Vader ve Palpatin ise bu durumu endişe ile izlemektedir.

Palpatin: Bir şeyler yapmamız lazım, Lord Vader! oksa bu adamlar hakikaten galaksinin yönetim şeklini değiştirecekler…

D.V: Aga, şu anda bütün imparatorluk ordusu savaşta! Galaksilerde isyan olması, bizi çok kötü etkiledi. Savunma gücümüz yarı yarıya düştü.

Palpatin: Tek seçeneğimiz var; Yoda ve Obi-Wan’ı haklamamız lazım. Jedilar olmadan savaşı kazanamazlar!

D.V: Haklısınız efendim! Onların burada olduğunu hissediyorum. Aşağıya haber salalım. Rahatça girsinler binaya. Sonra onları öldürelim!

Obi-Wan ve Yoda, ışın kılıçlarıyla iki tane imparatorluk muhafızını yere yıkmışlardır. Sessiz ve derinden, Vader ve Palpatin’in yanına gitmektedirler.

O-W: Usta Yoda, Anakin pezevengini hissediyorum. O, buralarda, bu sefer o piçi haklayacağım.

Y: Evet Obi-Wan ama öfkeni kontrol etmelisin. Öfke bir Jedi’ı karanlığa götürür.

O-W: Ya usta, bırak Allah aşkına! Ölümüne dalacağım adama, jedi medi öğretisi dinlemem, bu saatten sonra, alayına giderim!

Ayhan Skywalker, X-wing ile şov yapmaya devam etmektedir. Uçanı kaçanı haklamaktadır.

Pilot 1: İyi atıştı Ayhan!

A: Eyvallah başkan.

Bu sırada pilotun arkasında bir imparatorluk gemisi belirir. Ayhan heyecanla atılır.

A: Kardeş arkana bak!

Ayhan artistlik bir hareketle imparatorluk gemisinin arkasına geçer ve onu havaya uçurur.

P-1: Ayhan sağol ya! Hayatımı kurtardın, sana borçluyum artık.

A: Kardeş ne yaptık, Allah aşkına? Hadi işimize dönelim!

Her şey o kadar hızlı gelişiyordu ki, İmparatorluk artık düşmüştü, deyim yerindeyse. Asilerin planı, saat gibi işlemişti. Galaksideki bütün gezegenlerde isyan artarak büyüyordu.

Yoda ve Obi-Wan karanlık bir avluya gelmişlerdi. Sadece ışın kılıçlarının aydınlatmalarıyla birbirlerini görüyorlardı. Karanlığın içinde birden iki tane kırmızı ışın kılıcı belirdi. Evet!!! Bunlar onlar, bunlar şeytani Vader ve Palpatin idi! Avlunun ışıkları bir anda açıldı ve destansı bir savaş başladı.

D.V: Buraya kadar Obi-Wan! Seni bu sefer öldüreceğim, fazla bile yaşadın.

O-W: Höst, haddini bil köpek! Ben olmasam, sen bir hiçtin.

D.V: Ha ha ha! Koçum, ben doğuştan seçilmiş insanım. Galaksiye huzur getirdim. Sen ne getirdin? Hiçbir şey…

O-W: Bu mu lan senin huzurun? Bütün galaksi ayaklandı, halk sizi istemiyor.

D.V: Göreceğiz! Eski ustam, yeni kebab ustası…

O-W: Ulan seni buraya gömmeyeni...

Obi-Wan, sert bir hamle yapar Vader’a. Vader bunu savuşturur. Yoda ve Palpatin ise birbirlerini test etmektedirler.

Y: Buraya kadar Palpatin! İnsanlar, özgürlük ve demokrasi istiyorlar.

P: Senin demokrasinin içi geçmiş, beyim! Satın alınmış senatörler ve jedilar ile mi yönetmeyi planlıyorsunuz galaksiyi yine? Ben en azından rüşveti almayı ve kötülük yapmayı saklamıyorum. Siz ahlaklı gözüküp halkı sırtından vurdunuz, Yoda efendi!

Yoda, Palpatin’in laflarına sinirlenir, ona öfkeyle saldırır.

Asiler, imparatorluğun enerji reaktörlerine saldırmaktadırlar. Birçok imparatorluk gemisi ise geri çekilmektedir. Asiler, imparatorluk merkezlerine sızmaktadırlar. Ayhan, yine kahramanlıklarıyla en öndedir. Işın kılıcıyla bütün imparatorluk askerlerini kesmektedir.

A: Beyler, bu taraftan! Enerji reaktörü burada… Bombayı hazırlayın.

Asiler bombayı hazırlar. Enerji reaktörüne bombayı koyarlar. Bombanın zamanını da 60 saniyeye ayarlarlar.

Yoda ve Obi-Wan, yılların verdiği yorgunlukla çaptan düşmüşlerdir. Palpatin ve Vader’ın saldırılarına karşı gelemiyorlardır. Zafer, Palpatin ve Vader’ın gibi gözüküyordur. Ama bu zafer onlara ancak züğürt tesellisi olabilir. Çünkü imparatorluk artık çökmüştür. Vader, force push yaparak, Obi-Wan’ı yere yıkar. Vader, seri bir şekilde Obi-Wan’ın yanına gelir.

D.V: Sonun geldi, Obi-Wan. Galakside bir dönem kapanıyor artık.

Obi-Wan cevap vermez, sadece susar ve ölümünü bekler.

Yoda’nın durumu da, Obi-Wan’dan farklı değildir. Palpatin’in ölümcül kılıç darbelerine yaşlı vücudu karşılık veremiyordur. Artık iki usta Jedi, ölüme çok yakındır. Ama kader, bir kez daha iyilerin tarafındadır. Karanlığın ortasından ışık gibi doğan Ayhan Skywalker, havada Kara Murat vari taklalar atarak, önce Vader’ı force push ile yere yıkar, ardından Palpatin’i şu ana kadar görülmemiş kılıç darbeleriyle yere yıkar. Obi-Wan şaşkınlıkla, Yoda gururla izler olanları ve tüm bu kahramanlıklar olurken, büyük bir patlama sesi duyulur ve enerji reaktörü patlar.

Obi-Wan ayağa kalkar ışın kılıcını alır ve bağırarak,

O-W: Heyt be, kimin öğrencisi işte! Yürü Ayhan, bitirelim artık bu işi!

Ayhan, bu iltifata sadece cool bir gülücük atarak cevap verir. Vader bu duruma çok öfkelenir, hışımla Ayhan’ın üstüne gelir. Sağlı sollu kılıç darbeleri, Ayhan’ı korkutur sadece. Kendini savunabilmektedir artık ama ustası Obi-Wan duruma el koyar. Vader artık iki Jedi ile kapışmaktadır. Yoda ise ayağa kalkar, Palpatin’e hayatının dersini vermek üzeredir. Cüce olmasının avantajıyla, havada attığı seri taklaların hızına Palpatin yetişemez bile ve olan olur. Yoda, Palpatin’inin kellesini uçurur. Vader ise iki Jedi’a karşı mücadele etmeye çalışsa da, onun da artık gücü kalmamıştır. Sağdan Ayhan, soldan Obi-Wan’ın hamleleriyle yere yıkılır, Vader. Karanlık çağın iki başaktörünün cansız bedenleri yerde yatıyordur. Obi-Wan ve Yoda onlara iğrenerek bakarlar, bütün galaksiye korku ve nefret dolu yıllar yaşatan bu adamlar layık oldukları gibi ölmüşlerdir. İmparatorluğun düşmesinden sonra çil yavrusu gibi dağılmaya başlayan imparatorluk filoları teslim olmaya başlamışlardır.

Yoda, Obi-Wan ve Ayhan imparatorluk binasından muzaffer komutanlar edasıyla çıkarlar. Asi birliğinin askerleri onları ayakta alkışlarlar. Bütün hikâye boyunca ön yargıyla yaklaştığı Ayhan’ı, ön plana çıkarır Obi Wan,

O-W: Koçum bizi değil, seni alkışlıyorlar.

A: Doğal hocam, Vader’ı öldürdüm, galaksiyi özgürlüğüne kavuşturdum! Kolay değil yani bunları yapmak.

O-W: Siktir lan! Hemen götün kalkmasın!

O sırada, kalabalığın arasından Kraliçe Ananda, Senatör Rissotto ve Albay Penne çıkagelir.

S.R: Çocuklar, harika iş çıkardınız, galaksiyi layık olduğu yere getirdiniz. Yaşasın cumhuriyet!

Bütün kalabalık, “Yaşasın Cumhuriyet!” diye bağırır. Kraliçe Ananda yavaşça Ayhan’ın yanına yaklaşır.

K.A: Büyük bir kahramanlık gösterdin, Ayhan! Sana çok teşekkür ederim, Asi birliği adına.

A: Aman efendim, lafı mı olur? Ne yaptık ki?

Obi-Wan, Yoda’ya dönerek,

O-W: Hocam, bu çocuk bu artistlikle ikinci Vader olur. Galaksiyi yine parçalar, bak ben sana diyeyim.

Y: Obi-Wan, ben hislerimde yanılmam, bu çocuk seçilmiş kişi dedim. Bak çıktı. Bırakalım artık geleceği gençlere.

O-W: Vallahi benim aklımda şu anda sadece dükkân var. Tez zamanda dönelim hocam oraya. Siyaset beni bayar şimdi. Alalım Kirk ile Spock’ı da yanımıza, oh mis gibi emeklilik…

Y: Bilmiyorum Obi-Wan, ben bakanlık kovalayacağım. Siyasete girebilirim.

O-W: Bu yaştan sonra, ne siyaseti, hocam?

Akşam yemeği, eski imparatorluk binası; yani yeni cumhuriyet binasında yenmektedir. Herkes çok mutludur. Ayhan ile Ananda iyice yakınlaşmıştır, aralarında her an bir aşk doğabilir. Senatör Rissotto ise Obi-Wan ve Yoda ile konuşmaktadır.
S.R: Usta Obi-Wan ve Usta Yoda, size yeni kurulacak kabinede önemli görevler vermeyi düşünüyorum. Kabul edersiniz di mi?

O-W: Bilmem ki…

Y: Ben düşünürüm, efendim.

S.R: Obi-Wan’ı savunma bakanı, siz usta Yoda’yı da adalet bakanı olarak görmek istiyoruz. Ayhan’ı da Jedi Akademisi’nin başında görmek istiyoruz.

O-W: Bunu ben bir düşünmek istiyorum.

Y: Ben kabul ediyorum.

Bu konuşmadan beş yıl sonra; Cumhuriyet ilan edilmiş, Obi-Wan ısrarlara dayanamamış ve savunma bakanı olmuştur. Yoda çok istediği Adalet Bakanı olmuştur. Ayhan ise Jedi Akademisi’nin başına geçmiş ve artı olarak Kraliçe Ananda ile evlenmiştir. Kirk ve Mr. Spock,  ısrarlara dayanamayarak, Star Trek dizisine geri dönmüşlerdir. Han Solo ise taksiciliğe devam etmiş ve hepsi sonsuza dek mutlu ve mesut yaşamıştır. Ama aralarında hala Sith var mıdır? Belki de vardır, bilinmez...

Can Öktemer

---SON---