21 Kasım 2011 Pazartesi

Ayten Artık Burada Oturmuyor


Yağmurun günü gece yaptığı okul koridorların ve sınıfların iç karartan gri florasan ışığı ile aydınlandığı o gün, sınıf öğretmenimiz Yasemin hanımın sınıf içi disiplini ve kaynaşmayı sağlamak için yaptığı sıralar arası yer değiştirme programı sırasında  benim sırama, benim yanım gelmiştin. Pek mutlu gözükmüyordun çünkü daha önceki sıra ve sıra arkadaşın Sera ile harika vakit geçiriyor, derslerde sürekli eğleniyordunuz. Ben ise kadınları daha keşfetmemiştim kadınlarla ilişkim onların saçını çekmek, tokalarını çalmak salak salak şakalar yapıp onların canlarını sıkmakla sınırlıydı. Ama bu da bir iletişim biçimi değil miydi? O Vandal şakalarımdan en çok sen nasibini alıyordun ve bana fena halde gıcık oluyordun.

O yağmurlu insanın içini bunaltan pazartesi sabahı, sıkıcı Tarih bir karış suratla yanıma oturmuştun. Senin gözünde ben üstü başı toz toprak içinde bütün deli gibi futbol oynayan kızların saçını başını çeken, arkadaşlarıyla sınıfın ortasında güreşen ne idüğü belirsiz bir ilkel yaşam formuydum. Ben ise önlükten, kıravat gömleğe geçtikten sonra kadınları ve aşkı keşfetmeye başlamıştım. Uzun araştırmalar sonucu kalbim seni seçmişti.

Kalbimin neden seni seçtiğini uzun süre sorgulamadım, ama bazı hal ve tavırların bana çok çekici gelmeye başlamıştı. Otorite karşıtı tavırların mesela gizli gizli makyaj yapışına, diz altına gelen eteğinin boyunu her geçen gün kıdım kıdım yukarı doğru çekmene, tuvalette gizli gizli sigara içmene kısacası seni sen yapan bütün özelliklerine aşıktım. Yanıma ilk geldiğinde sabahki İstiklal Marşı töreninden sonra açtığın saçın ve saçtığın o enfes kokuyla yanıma oturdun, ha bir de bir karış asık suratı da unutmamak lazım. Oturduğunda vücudumda ki kan basıncı tavan yaptı, kalp atışlarımda ki ritim arttı. Senin gözünde nasıl göründüğümü düşündüm saçım dağınık mıydı sabah aynaya bakmadan çıkmıştım. Hemen sana çaktırmadan saçımı üstümü düzeltmeye çalıştım. Sen o sırada bana çok tatlı gözüken o pembe kalemliğini çıkarıyordun ve ben yokmuş gibi davranıyordun. Tarih dersi bütün sıkıcılığıyla devam ediyor konun Osmanlı İmparatorluğu Duraklama devri olunca daha bir yavaşlıyordu sanki. Ben aramızda ki bu gerilim azaltmak için senden o an boş duran defter sayfama rağmen silgi istedim. Sen hiç cevap vermeden kalem kutundan harika kokulu bir silgi verdin. ‘’Bu kokulu silgiler kanser yapıyormuş’’  dedim sana. Sen ‘’Olabilir bana ne!‘’ dedin.

O günün akşamı eve geldiğimde kendimi kötü hissediyordum. Evdekilere merhaba bile demeden odama geçip, müzik çalarımı açtım isyankar ergen ruhumu biraz olsun dindirmek için Scorpions grubunun ‘Still Loving You’ adlı parçasını açmış. Seni düşünmeye başlamıştım.

Ertesi gün okula koşarak gittim, o güne kadar okuldan nefret ettiğimi düşünen ailem beni okula koşarak gittiğimi görünce çok şaşırmışlardı. Okula geldiğimde sen henüz gelmemiştin. Bende bu sensizlik süresini değerlendirmek için tuvalete koştum. Sabah saçımı jöle kutusuyla yıkamıştım. Tuvaletteki florasan ışığının etkisiyle parlak kafam dedektif Memoli iticiliğine bürünmüştü. Saçımı bozup  başka bir model mi denesem diyordum kendime. Ama senin hangi saç modelinden hoşlandığını bilmiyordum. Sınıfa geri döndüm ama sen yoktun. Dersin başlamasına da 10 dakikadan az bir süre kalmıştı. Yakın arkadaşın Sera’ya gelip gelmeyeceğini sordum. Sera ruhsuz bir şekilde ‘’Ayten bugün gelmeyecek hastalanmış kesin senden kapmıştır‘’ dedi. Sera’ın o kalbime balyoz etkisi yapan cümlesiyle, güzel başlama olasılığı olan o gün bana haram olmuştu.

Büyük bir hayal kırıklığı ile sırama oturmuş, yarını beklemeye başlamıştım. Seni bir gün bile görememek sana bağlılığımı ve aşkımı daha da artırmıştı. Leyla’sına aşık olmuş Mecnun gibi olmuştum. Aklımda hep sen vardın, ‘Milyon Kere Ayten’ şiiri benim için gerçek olmuştu. Hani o unutulmaz Ümit Yaşar Oğuzcan’ın yazdığı şiir. Neydi sözleri ;

‘’Ben bir Ayten'dir tutturmuşum 
Oh ne iyi
Ayten'li içkiler içip 
Sarhoş oluyorum ne güzel 
Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin 
Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor 
Şarkılar söylüyorum Şiirler yazıyorum 
Ayten üstüne 
Saatim her zaman Ayten'e beş var 
Ya da Ayten'i beş geçiyor...‘’

Zannedersem böyle devam ediyordu sözleri. Benim için hayat sen olmuştun. Sınav zamanları sınav kağıdına ad-soyad kısmına bile dalgınlıkla senin adını yazıyordum. Sana açılmak için çok çaba sarf ediyordum. Ama sen ben yokmuşum gibi davranıyordun.

Orta okulun bitmesine de az bir süre kalmıştı. Bir ay içinde orta okulun sonuna varıcaz. Lise hayatımız  başlayacaktı. Herkes başka bir yere başka bir okula savrulacaktı.Yani en kısa zamanda sana açılmam gerekiyordu. Basiretim bağlanmıştı sanki, senle iletişimim dünkü ödevi yapmış mıydın, sınav konuları neydi… türündeydi. Aramıza gereksiz bir bürokrasi girmişti. Sana karşı hissettiğim platonik aşkın seviyesi gün geçtikçe artıyordu. Evde sessizliğim ailemi korkutmaya başlamıştı. Arkadaşlarım beni maça çağırıyor gitmiyordum, bilgisayar oynamaya çağırıyorlardı beni, ben yine gelmiyordum. Arkadaşlarıma bu durumumu açıkladığımda hepsi benimle dalga geçmişlerdi. Hayatlarında hiç aşık olmamışlardı ki nasıl anlasınlar beni. Freud sizin bu durumunuzu görse mesleğini bırakırdı be! Ergenliğe girmişsiniz hala kadınları keşfedememişsiniz. Günler haftalar  işte böyle geçiyordu. Benim sana karşı açılma çabalarım hep sonuçsuz kalıyordu. Her şeyi deniyordum, mektup yazma, konuşma çabalarım. Bütün bu denemelerim senin bana karşı inşa ettiğin o duvardan öteye geçemiyordu. Sevgilin olup olmadığını bile bilmiyordun. Sera ile teneffüslerde gizli gizli bir şeyler konuşuyordunuz. Ben bu konuşmaları hep kendi üstüme alınıyordum. Belki benden ne kadar hoşlandığını Sera’ya anlattığını umut ediyordum.

Derken yine bir pazartesi fakat aydınlık bir pazartesi günü öğretmenimiz Yasemin Hanım, sınıf içi iletişimi sağlamak için tekrar sıra değişikliğine gitti. Ben bir baltanın,  Ayı Seyfi’nin yanına  geldim. Sen benim görüş alanımdan da çıkmıştın bu yeni düzenlenme ile arka sıraya hiç sevmediğim ve hoşlaşmadığım Tuğçe’nin yanına gitmiştin. O ana kadar aşkıma karşılık verisisin diye  ben umut beslerken, aşkım imkansıza dönüşmüştü.

Orta okul bitti herkes kendine yoluna gitti, sen başka bir okula gittin ben başka bir okula gittim. Aşk acısını zaman dindirir derler, benim kini harlıyordu namussuz. Yıllar geçti büyüdüm hayatıma başka kadınlar girdi, evlendim fakat sana karşı hissettiğim o ilk aşk duygusunu bir daha hiçbir yerde bulamadım.

Can Öktemer

Hiç yorum yok: