11 Nisan 2011 Pazartesi

Ortaçgil, Her Zaman Ki Gibi…

2003 yılında çıkardığı “Gece Yalanları” adlı albümünde sonra uzun bir sessizliğe gömülen Bülent Ortaçgil, yıllar sonra yeni albümü Sen ile, tekrar biz, dinleyenleriyle buluştu. Ortaçgil, uzun zaman önce melankolik kentli adam figüründen sıyrılıp inzivaya çekildiği Bozburun’da kendisiyle yüzleşen ve hayatı sorgulayan bilge adam figürüne geçmişti. Uzun zamandır İstanbul’daki karmaşadan, trafikten vs. kaçarcasına uzaklaşan Ortaçgil, Bozburun’da deniz-tekne derken kendini dinlemiş, huzura ermiş. Bu huzura eriş, bütün albüme sirayet etmiş. Albümde, genel bir huzur ve mutluluk hissiyatı var. Aynı zamanda, Ortaçgil, çekirdek kadrosunu bu albümde de korumuş. Bas gitarda Gürol Ağırbaş, davulda Cem Aksel ve klavyede Baki Duyarlar, geçmiş albümlerde olduğu gibi Ortaçgil’e eşlik ediyorlar. Albümün, geçmiş albümlere göre en büyük farklılığı, Ortaçgil’e eşlik eden yaylı grup olmuş. Yaylılarla yapılan bu orkestrasyon düzenlenmesi, albüme çok yakışmış. Albümün sözleri ise her zamanki Ortaçgil titizliğinde. Sözlerde yoğun bir deniz sevgisi hakim ya da “Kaçın kurtarın kendinizi metropol boğuculuklarından, biraz deniz biraz sessizlik, hepimize iyi gelir” diyor, Ortaçgil.

“Hiç Canım Yanmaz” parçası gibi deniz kıyısına oturup taş kaydırarak bize hayatımızı sorgulatıyor ya da “Denize Doğru” parçası gibi “Çözdüm/her şey çok basit/denize doğru” diyerek bize abi nasihatinde bulunuyor.

“İsteğini Yap” parçasında ise yukarıda bahsettiğim bilge adam figürü ön plana çıkarak, “Sana bir şey söyleyeyim mi?/büyük aşk yoktur/aşklarını büyütebilen insanlar var/isteğini yap çok geç kalmadan/her şey bitmenden” diyerek hayatın sırrını veriyor aslında.

Albümün dördüncü parçası, “Sen Sorumlusun” ise (benim kişisel favorim) eski Ortaçgil albümlerinin tadına en çok yaklaşan parça olmuş. Melankolik aşk acısı yaşayan kentli adamın hallerini anlatıyor: “Sokaklara/apartman girişlerine/kapılara/market çıkışlarına/yolda kirlenmiş araba camlarına/adını yazdım/ama sen sorumlusun.”

“Acıtır” parçası ise ayrılık acısını anlatıyor, sözler her zaman ki çok vurucu: “Hoş geldin değil/hoşça kal acıtır/yudum yudum biriktirmişiz/biri çarpıp dökmüşse ve artık dolmuyorsa acıtır.”

“Adalar” parçasında ise “Of denizin üzerinde süzülmek gibisi var mı ya?” diyor Ortaçgil ve bize bu güzelliği şöyle anlatıyor: “Gittik gittik denize açıldık/rüzgarlara bindik taşındık/dökülmüş üstüme bir kova yakamoz yıldızlı hem yaldızlı/ay ışıklı bir öykü de başroldeyiz.”

“Telefon” isimli parçada, günümüzün telefon bağımlığı ile aşkın yarattığı bağımlığı anlatmış: “Çağ başka bir çağ/en gerekli şey sensin/aşksız kalırım ama sensiz kalamam.”

Albümün en vurucu ve belki de en kişisel Ortaçgil parçası “Ayrıntılar” da derin bir ömür analizi ve orta yaşla gelen pişmanlıklar ile hesaplaşmalar ön planda: “Beklentiler var yaş elli/hayat sürgit değil/sonu başından belli/yaşadık ve öğrendik her şey başka şekilde.”

Dokuzuncu parça olan “Niçin” parçası, 1969 yılında yazılmış bir parça ama bir albümde yer alması 2011’i bulmuş. Albümün en neşeli ve en hareketli parçası olmuş: “Sıcak gün ve güneş işte/İnsanlar oturuyor/yemyeşil ağaçlar ve çiçek/insanlar susuyor/nazlanma sen ver ellerini.”

Son parça “Sen/BEN” ise albümün müzikal olarak en sade parçası… Bir el çıtlatması ile söylenmiş ve parça bütün dinleyenlerin kafasını karıştıracak bir biçimde, Ortaçgil’in “Hoşçakalın” sözü ile bitiyor. Umarım bu “Hoşçakalın” sözü sadece bu albümlüktür. Bir Ortaçgil seven olarak yenilerini hasretle beklerim açıkçası.

Can Öktemer

Hiç yorum yok: